Hilmi Güner / HG Mimarlık
Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Hangi okuldan mezun oldunuz iş hayatınıza nasıl başladınız?
Ted Ankara Koleji mezunuyum. Ardından ODTÜ mimarlık fakültesini kazandım ve dört yılın sonunda mezun oldum. Mezun olduktan sonra hemen çalışmaya başladım. Önce turist rehberliği yaptım iki - üç ay kadar. Ondan sonra da çeşitli bürolarda çalışmaya başladım. İç mimarlık hizmeti veren bir ofis de çalıştım Altay&Altay Mimarlık Bülent Altay yanında çalıştım. Toğrul Devrez ardından Behruz Çenice dolayısıyla iç mimaride çalıştım. Behruz Bey ile daha çok kent tasarımı edinme projesi ve meclis camiisi projelerinde çalıştım. Toğrul Devrez tam artizandı elle çizen sonra iller bankası çok yetenekli bir beyfendiydi.
Ardından ani bir kararla yurtdışına gittim. Gama ile Mekke’ye gittim. Mekke’de otel şantiyesinde çalıştım. Dolayısıyla orada da inşaat projesinde yer aldım.
İlk proje bürosunu Hüseyin Bütüner ve Ali Osman Öztürk ile birlikte kurduk. 4-5 yıl geçtikten sonra Ali Osman Öztürk beyle devam ettin sonra A Tasarımı kurdu 2008 yılında da Hüseyin Bütüner ile yollarımız ayrıldı. Hilmi Güner Mimarlığı kurdum. Halen burada çalışmaya devam ediyorum.
Hilmi Güner Mimarlık Ofisi’nde neler yapılıyor? Nasıl projeler gerçekleştiriyorsunuz?
İç tasarım ve aydınlatma tasarımı üzerine çalışıyoruz. İç tasarımı kendi içimizde çözüyoruz. Dışarıdan bizimle çalışan ayrıca üç iç mimarımız var, aydınlatma konusunda onlarla da birlikte çalışıyoruz.
Yaklaşık 31 kişilik bir ekibimiz var. Bu sayıya çözüm ortaklarımız ve danışmanlarımız dahil değil tabii. İki hocamız var, gerektiği durumlarda bize destek oluyorlar ve bilgilerini bizlerle paylaşıyorlar.
Bu sene Başkent Üniversitesi İç Mimarlık öğrencilerine aydınlatma konulu dersler vereceğiz. Üniversiteleri sürekli ziyaret ediyorum onlarla bildiklerimi paylaşmak mutluluk verici.
Bu mesleğin artılarından ve eksilerinden bahsetmeniz gerekirse?
Eksi yönü olarak çok revize edilen bir iş olmasını söyleyebilirim. Adam saatle üretim arası ilişkiyi senkronize etmekte zorlanabiliyoruz. Örneğin bir işe az çalışıp başarılı olabilirken, başka bir işe çok çalışıp başarı elde etmekte zorlanabiliyoruz. Bu durum tasarımın göreceli olmasından kaynaklanıyor. Artı yönü olarak da her yeni gelen işte yeni bir macera yaşıyoruz. Yaratıcılığımız gelişiyor, müşterilerimize neyi neden yaptığımızı anlatırken yüzlerindeki mutluluğu görmeyi seviyoruz.
Peki mesleğinizin hayatınızdaki önemi nedir?
Bütün hayatımız işin üzerine kurulu aslında. Severek yapılan her meslek gibi bu meslekte de eğlenmek, kendini mutlu etmek mümkün. Ben işimi hobi olarak görüyorum yani teknik sıkıntılar olmadığı sürece mimarlık hobi gibi bir şey. Maketler yapıyoruz, üç boyutlu yazıcımız var, atölyemiz var, 2 ve 3 boyutlu askılarımızı atölyede yapabiliyoruz Arge birimimiz de mevcut aynı zamanda.
Işığın hayatımızdaki önemi sizce nedir?
Işık en önemli şeydir hem mesleğimizde hem hayatımızda zira ışık olmayınca göremiyorsunuz. Dışarıdaki ışık şiddetiyle içerideki ışık şiddetinin remini paralel tutmak önemli. Ben son zamanlarda bununla ilgili kafa yormaya başladım. Bu ışık sisteminin insanı rahatlattığını düşünüyorum. Biz esasında karanlıkta çalışmayı önermiyoruz, iç ışık doğru ayarlandığında mutsuzluğu yok ediyor. Genelde şöyle yapılıyor; iç mekan kalitesi kontrolü dıştan bağımsız gerçekleşiyor. Artık yazılımla da birçok şey yapılabiliyor, onları da takip ediyoruz.
Aydınlatma tasarımı yaparken nelere dikkat edilmeli?
Sabit ışık sıcaklığından kurtulmak lazım, ışık sıcaklığını değiştiremiyoruz, değiştirebilmemiz lazım. Işık hayatımızın her alanını çok etkiliyor, onun için ışık kadar önemli bir şey yok. Aydınlatma tasarımı yaparken de bence bunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Özellikle mağazacılık sektöründe bu tarz şeyler gündeme geliyor. Hepimizin başına zaman zaman geliyor; beğenerek aldığımız çanta veya tişörtün rengi eve döndüğümüzde çok farklı çıkabiliyor. Doğru renk için doğru ışık çok önemli o yüzden. Dramatik aydınlatma insanı yorabiliyor; göz bebeği küçülüp büyüyor, baş ağrısı yapabiliyor. Duvarlarda dramatik dekorlar kullanarak ortam ışığını sabit tutmak gerektiğini düşünüyorum. Mekanın belli bir ışık kalitesi olmalı ve insan yorulmamalı.
Aydınlatmanın dünü bugünü desek bize bir karşılaştırma yapar mısınız?
Son 6 yıldır aydınlatma birazcık daha ön planda diyebiliriz. Eskiden daha az yaksın, ücret az çıksın derdi vardı. Şimdi enerji kısmı ön planda, daha verimli nasıl çalışır sorusunun cevabı aranıyor.
Aydınlatmanın mimari ve kentsel tasarımdaki yeri ve önemi nedir?
Mimarlığın birinci kalemi aydınlatma çünkü mekanın havası aydınlatmayla tamamen değişiyor. Genellikle doğal aydınlatmaya daha çok önem veriliyor. Mekanda öne çıkarmak istediğiniz en önemli malzemeyi ve en kullanışlı alanı ortaya çıkarmak için aydınlatma bizim için olmazsa olmaz. Estetik ve fonksiyon da aydınlatmayla iyice altını çizebildiğimiz alanlar.
Aydınlatmanın dünü bugünü desek?
Biz proje çiziyorduk aydınlatma projesini elektrikçi çiziyorduEskiden
Aydınlatmada estetik mi fonksiyonellik mi ön planda olmalı?
Hava kalitesi, ışık kalitesi yaşadığınız mekan dışıyla benzer güzellikte olmalı. Dolayısıyla esasında aydınlatma senaryoları olmalı diye düşünüyorum. Örneğin sabah güneşi çok iyi gelir insana, yatak odamız doğuya bakıyorsa mutlu uyanıyorsunuz. Aynı şey bence ofiste de var dolayısıyla ofisteki ışık kalitesi tek sabit üzerine çalışılıyor. Laboratuvarımızda renk değişikliği yapabildiğimiz alanlarımız var örneğin. Bu sorunun cevabını bulmak için üzerine çalışabiliyoruz.
Bize son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İhtiyacı ve sürekliliğini biz keşfettikten sonra siz ürünü geliştiriyorsunuz. Üretici ile tasarımcının beraber çalışması çok önemli, bunu belirtmek istiyor ve size teşekkür etmek istiyorum bunu sağladığınız için.